4 Kasım 2014 Salı

NOVEMBER 1ST GLOBAL KOBANİ DAY

                          



                                         English


Since the beginning of the civil war, Kurds of Syria have established a democratic and pluralist model of self-rule in the areas they inhabitate together with Arabs, Assyrians and other people they live with. This democratic model which has become a hope for the peoples possessed a serious threat for ISIS which takes its strength from fear and panic. For this reason, ISIS keeps launching intensive attacks on the settlements in West Kurdistan. Starting from 15 September, ISIS launched a massive attack on the Canton of Kobanê which also has a symbolic importance as the city in which Rojava Revolution started. People’s Defence Units (YPG) resists with light weapons against ISIS attacks which are launched with backing from Turkey and with heavy weapons ISIS seized from the Iraqi Army. 1st of November was declared as Global Solidarity Day with Kobane by scientists, politicians, artists and huma rights activists from various countries in the world. In response to this call, people from different corners of the world took to the streets to draw attention to ISIS fascism, demand active military and political support for the defenders of Kobane YPG forces, and to demand urgent humanitarian aid for civilians. On this page, we would like to share photos from activities carried out around to globe for the Global Solidarity Day with Kobane.

                                    Kurdî (Kurmancî)


Kurdên li Sûrî ji gava şerê li hundir destpêkirî ve bi gelen Suryanî, Ereb û gelên din re modelekê xweserîyê a demokratîk û piranîparez pêk anîtin. Rexitina teroristî DAİŞ a kû heza xwe ji tirs û panîkê distîne, ev modela kû bûye hêvîkek ji bo gelan re weke gefekê dît. Ji ber vê sedemê rexistina teroristî DAİŞ zêdetirî salek e êrîşên giran li ser bajarên Rojavayê Kurdistanê dike. Ji 15ê Îlonê û pê de ev êrîş li ser bajarê Kobanê, ê ku lê Şoreşa Rojava destpêkiriye kom bûne. Yêkîneyên Parastina Gel (YPG) bi çekên sivik ber xwe dide dijî çeteyên DAİŞ yên ku bi alîkarîyên Tirkîyê û çekên ku wan ji arteşa Iraqê dest girtin. Roja 1ê Mijdarê ji aliyê zanist, siyasetmedar, hûnermend, parazgerên mafên mirovî yên ji welatên cuda ve wek Roja Piştgirîyê ji bo Kobanê hat îlan kirin. Mirovên ku gûh dane vê banga piştgirîyê li derdora dinê derketin qadan, bal kişandin berxwedana Kobanê û daw kirin ku piştgirîya aktîf a sîyasî û leşkerî ji bo YPG û alîkarîya mirovî ji bo gelên sivîl xwestin. Em di vê rûpelê de wêneyên ji çalakîyên ji bo Roja Gerdûnî a Kobanê parve dikin.

                                          Türkçe 

Suriye Kürtleri iç savaşın başından bu yana yaşadıkları bölgelerdeki Süryani, Arap ve diğer halklarla birlikte çoğulcu demokratik laik bir özyönetim modeli oluşturdular. Halklar için umut olan bu özyönetim modeli insanlığa karşı suçlar işleyen ve gücünü korku ve panikten alan IŞİD terör örgütü için önemli bir tehdit haline geldi. Bu sebeple IŞİD terör örgütü 1 yılı aşkın bir süredir Batı Kürdistan şehirlerine yoğun saldırılar düzenliyor. 15 Eylül tarihinden bu yana ise saldırılar Rojava Devriminin başladığı ve sembolik bir öneme sahip Kobanê şehri üzerinde yoğunlaşmış durumda. Türkiye'nin lojistik desteği ve Irak ordusundan ele geçirdiği ağır silahlar ile saldırıya geçen IŞİD'e karşı halk savunma birlikleri (YPG) ellerindeki hafif silahlarla şehri savunmaya çalışıyor. Dünyanın birçok farklı yerinden bilim insanı, siyasetçi, sanatçı, insan hakları savunucusunun çağrıyla 1 Kasım günü Kobanê ile dayanışma günü olarak ilan edildi. Bu çağrıya kulan veren insanlar dünyanın dört bir yanında alanlara çıkarak Kobanê direnişine dikkat çekmiş, IŞİD faşizmine karşı Kobanê'yi savunan YPG güçlerine aktif siyasi ve askeri destek, sivillere ise insani yardım talep etmişlerdir. Bu sayfada Dünya Kobanê Günü kapsamında yapılan etkinliklerden derlediğimiz fotoğrafları paylaşacağız.


Afganîstan - Afghanistan http://imgur.com/a/OTgiA 

Arjantîn – Argentina http://imgur.com/a/nEFu6


Avustralya – Australia http://imgur.com/a/tDWY6


Avusturya – Austria http://imgur.com/a/k61uW


Belçîka – Belgium http://imgur.com/a/xY1eY


Bulxaristan – Bulgaria – Bulgaristan http://imgur.com/a/7GHGA


Denîmark – Denmark – Danimarka http://imgur.com/3JjXJv4


Dewletên Yekbûyî yên Emerîkayê – United States of America – Amerika Birleşik Devletleri http://imgur.com/a/Dip3P


Elmanya – Germany – Almanya http://imgur.com/a/3nXL6


Fînlanda – Finland – Finlandiya http://imgur.com/mgiPGym

Fransa – France http://imgur.com/a/SmufR

Grekîstan – Greece – Yunanistan http://imgur.com/BKnqZyS

Hollanda – Netherlands http://imgur.com/a/yete9

Honduras http://imgur.com/a/pDuI3

Îtalya – Italy http://imgur.com/a/PiFpu

Japonya – Japan http://imgur.com/0Xypjj5

Kanada – Canada http://imgur.com/a/Pz33T

Keyaniya Yekbûyi (Brîtanya) – United Kingdom – Birleşik Krallık http://imgur.com/a/7apHJ

Komara Çêkiyayê – Czech Republic – Çek Cumhuriyeti http://imgur.com/a/V56il

Kurdistan http://imgur.com/a/IgHd0

Libnan – Lebanon – Lübnan  http://imgur.com/a/W4wxZ 

Makedonya – Macedonia http://imgur.com/a/VnXNN

Maroko – Morocco – Fas http://imgur.com/wS6ca9d 

New Zealand-Yeni Zellanda http://imgur.com/a/jQ0wK

Norwêc – Norway – Norveç http://imgur.com/a/CPRKc 

Polonya – Poland http://imgur.com/CyEnKKk 

Portekîz – Portugal http://imgur.com/e9Xgx2W 

Qibris – Cyprus – Kıbrıs http://imgur.com/a/3UtWm

Sipanîya – Spain – İspanya http://imgur.com/a/waWBn 

Swêd – Sweden – İsveç http://imgur.com/a/r8MvR 

Swîs – Switzerland – İsviçre http://imgur.com/a/2zmbs 

Tirkiye – Turkey – Türkiye http://imgur.com/a/pVIjJ 

Ukrayna – Ukraine http://imgur.com/a/6q0QB

Welatê Baskê – Basque Country – Bask Ülkesi http://imgur.com/a/aLOML











































1 Kasım 2013 Cuma

BATI KURDİSTAN'DA SİYASİ PARTİLER


Coğrafi konumunu göz önüne aldığımızda tam karşılamıyor olsa da dilimize Batı Kurdistan, Rojava ya da “Küçük Güney” olarak yerleşen Suriye Kurdistan'ında; Xoybun'la başlayan örgütlenme arayışı Ağrı isyanının başarısızlıkla sonuçlanması ardından Xoybun'un etkisizleşmesiyle birlikte Suriye Komünist Partisi içerisinde devam etti. Komünist Partinin Kürt ulusal haklarına olan ilgisizliği ve Fransız Mandası sonrasında gelişen Arap milliyetçiliği Kürtleri daha ulusal bir çizgide örgütlenmeye yöneltti. Bu amaçla da Osman Sebrî, Ebdilhemid Hecî Derweş, Hemza Niweran gibi isimlerin öncülüğünde 14 Haziran 1957'de Rojava'nın ilk siyasi partisi olarak kabul edilen Partiya Demokrat a Kurdî li Sûriyê (PDKS) kuruldu. 1965 yılında görüş ayrılıkları sebebiyle sol ve sağ kanat olarak ikiye ayrılan PDKS'nin sol kanadına 1965-1968 yılları arasında Osman Sebrî 1968-1970 yılları arasında ise Salah Bedreddin liderlik yaptı. Sağ kanada ise 1965-1967 yılları arasında Nureddîn Zaza 1967-1970 yılları arasında ise Ebdilhemîd Hecî Derwêş liderlik yapmıştır. 1970 yılında daha farklı fraksiyonlara bölünen sağ ve sol kanat bugün Rojava'da aktif siyaset yürüten PYD dışındaki neredeyse tüm oluşumların çıkış kaynağını oluşturmaktadır.

Bu dönemle ilgili daha fazla ayrıntı için: http://welatekurdan.blogspot.com/2012/06/guneybat-kurdistanda-siyasal-durum-1.html
                                       


         PYD-Partiya Yekîtiya Demokrat-Demokratik Birlik Partisi

1978 yılında kuruluşunu ilan eden PKK, Türkiye ve Kuzey Kurdistan'daki reel politik durumu iyi okuyarak artan iç karışıklıklarla beraber darbe olasılığını görmüş, olası bir askeri diktatörlüğün zararlarından korunmak için kadrolarını Lübnan'ın Bekaa vadisine yollamıştı. PKK lideri Abdullah Öcalan da bu çerçevede 1979 yılında Suriye'ye geçti. Öcalan; Suriye’den çıkarıldığı 1998 yılına kadar 19 sene boyunca partisini Suriye'den yönetti. PKK'nin bu süre içinde giderek artan askeri, politik başarıları ve Öcalan'ın Suriye'deki varlığı Suriye Kürtleri arasında PKK'nin popülaritesini artırdı. Artan toplumsal destekle birlikte Rojava'dan binlerce gencin PKK saflarına katılması PKK ve Rojava arasındaki bağları daha da güçlendirdi.

Partiya Yekîtiya Demokrat bu temelde Eylül 2003'te 160 kurucu üyenin katıldığı kongreyle kuruldu. 2003-2010 yılları arasında parti başkanlığı; partinin kurucu üyelerinden ve aynı zamanda partinin Halep konseyi üyelerinden olan Fuad Ömer tarafından yürütülmüştür. Parti programı yapılan değişikliklerin sonucunda 2005 yılında düzenlenen 2. Kongre'yle birlikte açıklandı. 2007 yılında yapılan 3. kongreyle birlikte PYD Kürt sorunun çözümü için "Batı Kürdistan'da Demokratik Özerklik" projesini programına ekledi. Eylül 2010'da gerçekleştirilen 4. kongrede halen görevine devam etmekte olan Salih Mislim Mihemed başkanlığa seçildi.

16 Haziran 2012'de "Suriye'ye demokrasi, Batı Kurdistan'a özerklik" şiarıyla gerçekleştirilen 5. kongreyle birlikte eş başkanlık sistemi uygulamaya konuldu ve Salih Mislim ve Asya Abdullah parti eş başkanlığına seçildiler. Aynı kongreyle parti yönetim kurulu üye sayısı 13'ten 25'e çıkarıldı. PYD ayrıca Avrupa'da farkındalık yaratmak ve diplomatik ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulan bir konseye sahiptir. Sol parti ve örgütlenmelerin bir araya gelerek oluşturdukları "Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Birliği" isimli muhalif kanadın kurucu üyelerinden biri olan PYD, aynı zamanda Batı Kurdistan Halk Meclisi'nde (MGRK) içerisinde yer almaktadır.

2004 yılının Mart ayında gerçekleşen Qamişlo serhildanında aktif rol oynayan partilerden birisi olan PYD'nin yüzlerce üyesi rejim tutuklanmıştır. Aynı süreçte parti konsey üyelerinden Ehmed Hisên 2 Ağustos 2004 tarihinde, Osman Hecî Silêman ise 18 Şubat 2008 tarihinde rejim güçleri tarafından işkenceyle öldürüldü. 2004 Nisan'ında Halep'te gözaltına alınan Nazalyeh Kajal gibi bir çok üyesi ise gözaltında kaybedildi. 29 Kasım 2004 tarihinde Irak'ın Musul kenti yakınlarında radikal İslamcı çeteler tarafından gerçekleştirilen saldırıda partinin lider kadrosundan 5 kişi yaşamını yitirdi. Partinin birçok üyesi gibi Salih Mislim de 2004 yılından iç karışıklıkların başladığı 2011 yılına kadar birkaç kez tutuklandı ve işkence gördü. Suriye'de iç karışıklığın başlaması ardından çıkarılan genel afla birlikte 640 PYD'linin serbest bırakılmış olması rejimin PYD üzerindeki baskıcı tutumun göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk devleti ve onun desteklediği muhalif grupların sık sık dile getirdiği "PYD-rejim işbirliği" iddiaları rejimin PYD karşısında gösterdiği bu düşmanca tutumla boşa çıkmaktadır.

 PYD Batı Kurdistan'da faaliyet gösteren Kürt partileri arasında taban desteği en fazla olan parti olup aynı zamanda Rojava'nın ve Halep, Şam gibi Suriye kentlerindeki Kürt mahallelerinin tümüne yayılmış geniş örgütlülüğü ile de diğer partilerden öndedir. Faaliyetlerini Güney Kürdistan’dan daha çok da Hewler’den gerçekleştiren diğer birçok partinin aksine PYD tüm faaliyetlerini Batı Kurdistan'dan yürütmektedir. Rojava’da halkların bir arada özgür yaşamının inşasına dönük olarak yalnızca Asuri, Süryani, Ermeni örgütlenmeleri ve Arap aşiretleriyle ortak çalışmalar yürütülmemiş aynı zamanda diğer Kürt partilerinin de katılımının sağlanması için ortak çalışma komisyonları kurmaktadır. Rojava'da tüm etnik, dini ve mezhep unsurlarının katılımını ve temsilini esas alan geçici bir yönetimin kurulabilmesi için çalışmalarını yürüten PYD bir yandan da eşbaşkanları Salih Mislim ve Asya Abdullah aracılığıyla Ortadoğu, Rusya, Çin ve Avrupa'nın birçok ülkesinde diplomasi faaliyetleri yürütmektedir.

PYD temel olarak; BAAS rejimiyle özdeşleşen Arap milliyetçiliği politikalarının tümüyle kaldırılması; Suriye Arap Cumhuriyeti adının Suriye Cumhuriyeti olarak değiştirilerek Kürd halkının statüsünün tanınması ve Kürd halkının haklarının tanınmasını talep etmektedir. Bu bağlamda etnik ve dinsel ayrımın olmadığı demokratik bir Suriye'den yana olduğunu belirten PYD; Batı Kurdistan için ise özerk, federatif bir yapı talep etmektedir. PYD 23 Kasım 2013 tarihinde düzenlenmesi planlanan Cenevre 2 konferansına Yüksek Kürt Konseyi altında katılacağını duyurmuştur.

   PDPKS-Partiya Demokrata Pêşverû ya Kurd li Sûriyê-Suriye Kürt İlerici Demokratik Partisi

PDKS'nin sağ kanadından türeyen PDPKS 1970-1983 yılları arasında PDKS ismini kullanmaya devam etmiş,1983 yılında alınan kararla ismini Partiya Demokrata Pêşverû ya Kurd li Sûriyê olarak değiştirmiştir. 1970 yılından bugüne kadar liderliğini Rojava'nın en tecrübeli siyasetçilerinden biri olan Ebdilhemîd Hecî Derwêş yapmaktadır. PDPKS'nin Güney Kurdistan'da faaliyet yürüten liderliğini Celal Talabanî'nin yaptığı YNK'ye yakın olduğunu söyleyebiliriz.  PDPKS, 26.10.2011 tarihinde kurulan ve 15 partiden oluşan ENKS'nin (Encûmena Niştimanî ya Kurdi li Sûriye) önemli üyelerinden biridir. PDPKS, 12 Temmuz 2012'de Hewlêr'de EGRK (Encûmana Gel a Rojavayê Kurdistanê) ve ENKS'den 5'er üyenin katılımıyla oluşturulan Kürt Yüksek Konseyi'nde (DBK) politbüro üyesi Ehmed Silêman tarafından temsil edilmektedir. PDPKS, Suriye'de başlayan iç savaşın askeri yöntemlerle bitmeyeceğini demokratik bir Suriye'nin oluşturulması için siyasi çözümün şart olduğunu, Rojava Kürtleri içinse özerk-federe bir yapının çözüm olacağını düşünmektedir. PYD'yle genel itibariyle olumlu ilişkilere sahip olan PDPKS'nin birçok üyesi YPG ve Asayîş birlikleri altında eğitim görmüş ve hali hazırda aktif olarak bu birlikler içinde yer almaktadırlar. Talepleri tam anlamıyla karşılanmamasına rağmen ENKS'nin Suriye Ulusal Koalisyonu'na katılmasını destekleyen PDPKS, ENKS'nin koalisyona katılımı destekleyen diğer üyelerinin aksine  DBK'nın işlevselliğine de önem göstermektedir.



    PDKS-Partiya Demokrata Kurd li Sûriyê-Suriye Kürt Demokrat Partisi

1965 yılında yaşanan parçalanmanın ardından PDKS’nin ana eksenini oluşturarak bugüne gelen parti 1981 yılında yapılan isim değişikliğiyle günümüzde halk arasında daha yaygın olarak kullanılan El Partî ismini de almıştır. Partiye sırasıyla Deham Mîro (1970-1973) Hemîd Sîno (1973-1976) Mistefa İbrahim (1976-1977) Îlyas Remazan (1977-1978) Kemal Ehmed (1978-1996) Nasruddîn İbrahim (1996-1998) Mihemmed Nezîr (1998-2007) başkanlık etmiştir. 2007 yılından bugüne kadar ise PDKS’ye Ebdilhekîm Beşşar liderlik etmektedir. Ebdilhekîm Beşşar Suriye Kürt Ulusal Meclisi’nin (ENKS) ilk başkanı olarak görev yapmıştır. PDKS, Rojava’da PDK geleneğini aynı veya benzer isimlerle sürdüren 4 parti arasında en kitlesel ve parti politikaları açısından PDK’ye en yakın olanıdır. İç savaşın başından bu yana muhaliflerle birlikte hareket etmekten yana olan PDKS lideri Ebdilhekîm Beşşar İstanbul, Antalya ve Kahire’deki muhalefet toplantılarına katıldı. Suriye muhalefetinin Kürt ulusal haklarına yönelik somut talepleri ötekileştiren ve öteleyen tutumuna karşılık PDKS, Suriye muhalefetiyle olan irtibatını koparmamıştır. ENKS’nin farklı görüşlere sahip partileri içinde barındırıyor olması ENKS içinde yer alan en kitlesel partilerden biri olan PDKS’yi çözüm arayışlarına itti. Bunun üzerine PDKS, Partiya Azadî Kurdî li Sûriya (Mistefa Cuma), Partiya Azadî Kurdî li Sûriya (Mistefa Osso) ve Partiya Yekîtî ya Kurd li Sûriyê (İsmail Hamo) başta kimin liderlik edeceği gibi belirli sorunlar yaşansa da bir araya gelerek Yekîtiya Sîyasî adını verdikleri bir oluşuma gittiler. Bu oluşumla amaçlanan ENKS’nin hantal yapısını aşarak birbiriyle görece daha uyumlu olan bu 4 partinin güçlerini birleştirmesiydi. PDKS zaman zaman Halk Savunma Güçleri YPG’nin kendilerine baskı uygulayarak siyasi çalışmalarının engellendiği iddia ediyor. İç savaşın başlangıcında silahlı güç oluşturmaya karşı olduğunu söyleyen PDKS, YPG’nin askeri başarılar kazanmasıyla birlikte bu konuda alternatif arayışına yönelmiştir. Güney Kurdistan’da eğitim gören 75 PDKS üyesinin sınırdan gizlice geçerken YPG tarafından gözaltına alınması PDKS ve PYD arasında yeni bir gerilimin başlamasına sebep oldu. Ebdilhekîm Beşşar isterlerse YPG’den daha güçlü ve büyük bir ordu kurabileceklerini ve bunu sağlayacak dış desteğe sahip olduklarını iddia etse de PDKS’nin silahlı güç oluşturma çabaları şimdiye kadar sonuçsuz kaldı. PDKS Kürtçenin resmi dil olması gibi Kürt ulusal haklarını talep ederken ve din ve ırk ayrımının yapılmadığı federal bir Suriye savunur. ENKS'nin Suriye Ulusal Koalisyonuna katılması ardından PDKS lider Ebdilhekîm Beşşar koalisyonun başkan yardımcılığına seçilmiştir. Bu konuda henüz net bir açıklama yapılmamış olsa da PDKS Cenevre 2 konferansına koalisyon içinde katılmayı planlıyor.

         PAK-Partiya Azadî ya Kurdî li Sûriyê-Suriye Kürt Özgürlük Partisi

PDKS'nin sol kanadı Osman Sebrî'nin ardından, 1975 yılında Partiya Çepa Demokrata Kurdî li Sûriyê 1980 yılında ise Partiya Hevgirtina Gelê Kurd li Sûriyê adını aldı. Bu partiye 1970-2003 yılları arasında Saleh Bedreddîn 2003-2005 yılları arasında ise Mistefa Cuma liderlik yaptı. 2005 yılında ise alınan bir kararla bu partinin devamı niteliğinde olan Partiya Azadî ya Kurdî li Sûriyê kuruldu. 2005-2011 arasında partiye Xeyreddin Murad liderlik yaparken 2011 yılındaki değişiklikle Mistefa Osso partinin başına getirilmiştir. Bu değişiklik beraberinde bölünmeyi getirirken aynı isimle 2011'de kurulan partiye ise Mistefa Cuma liderlik ediyor. Anlaşıldığı üzere bugün Rojava'da iki Azadî partisi var. Mevcut politikaları büyük çoğunlukla uyuşan bu iki parti El Partî ve Yekîtî partisiyle birlikte Yekîtiya Sîyasî denilen oluşumda yer alıyor. Aynı zamanda her iki parti de ENKS'ye üyedir. Pratikte liderlik etmiyor olsa da Hewlêr'de bulunan Saleh Bedreddin her iki Azadî partisi üzerinde de etkili bir isimdir. 1994 yılında PKK'ye karşı mücadele etmek için Türk devletinden kendilerine askeri eğitim ve mühimmat vermelerini talep eden Saleh Bedrettin'in kendi beyanına göre Suriye iç savaşının başlangıcında da Türk Dışişleri yetkilileriyle bir dizi görüşme gerçekleştirmiştir. Suriye’deki iç savaş sürecinin başından beri Mistefa Cuma'nın Azadî partisi Özgür Suriye Ordusu ve Suriye muhalefetiyle yakın ilişkiler içindedir. Öyle ki bu partiye yakın kişilerin katılımıyla oluşturulan ve ÖSO bünyesinde faaliyet yürüten Selahaddin Eyyubi ve Azadî isimli iki tabur Halep'in Şêx Meqsud mahallesi ve Efrîn bölgesinde YPG savaşçıları ve sivillerin öldürüldüğü birçok olayın faili konumundalar. Her iki Azadî partisi de diğer PDK'ye yakın partiler gibi faaliyetlerini Hewlêr merkezli olarak yürütmektedir.

                     
PYDKS-Partiya Yekîtiya Demokrata Kurdî li Suriyê-Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi

Partiya Yekîtiya Demokrata Kurdî li Suriyê, 1957 yılında kurulan PDKS'nin 1965 yılında yaşadığı bölünmeden sonra sol kanattan türeyen partilerden biridir. PYDKS, "Partiya Zehmetkeşanên Kurd li Suriyê" ve 3 partinin bir araya gelerek oluşturduğu "Partiya Demokrata Kurdî ya Yekbûyî" isimli oluşumun 1993 yılında bir araya gelmesiyle kuruldu. Partiye 1993-2001 yılları arasında daha önce "Partiya Demokrata Kurdî ya Yekbûyî" liderliğini yürüten İsmaîl Omer liderlik yaptı.2001 yılında ise liderliğe hala bu görevi yürüten Mihyedîn Şêx Alî getirildi. PYDKS içerisinde yaşanan anlaşmazlıklar sonucunda partiden kopmalar yaşanmış ve 1998 yılında Partiya Çepa Kurdî li Suriyê 1999 yılında ise Partiya Yekitiya Kurdî li Suriyê kurulmuştur. PYDKS Kürt partilerinin bir araya gelerek oluşturdukları ENKS içerisinde yer almaktadır. PYDKS Suriye'de ademi merkeziyetçi, demokratik, laik bir yönetim istemektedir. PYDKS, PYD ve YPG ile iyi ilişkilere sahip bir partidir. Rojava'ya yönelik radikal İslamcı çetelerin saldırılarının ardından Suriye muhalefetini tarafını belli etmeye çağıran PYDKS lideri Mihyedîn Şêx Elî, Efrîn'deki YPG merkezine gerçekleştirdiği ziyarette tarihin YPG'nin direnişini yazacağını ve tüm imkânlarını YPG için seferber edeceklerini söylemişti.

  PYKS-Partiya Yekîtiya Demokrata Kurdî li Suriyê-Suriye Kürt Birlik Partisi

Partiya Yekîtiya Demokrata Kurdî li Suriyê, 1993'te kurulan PYDKS'den 1997 yılında kopan bir grubun 3 yıl sonra kurduğu bir partidir. Partiye 1999-2004 yılları arasında Ebdilbaqî Yusif 2003-2007 yılları arasında Hesen Salîh 2007-2010 yılları arasında ise Fuad Alîko liderlik etmiştir. 2010'da yapılan değişiklikle partinin başkanlığına şu an itibariyle görevine devam eden İsmaîl Hamo getirildi. Ayrıca Fuat Alîko şu anda partinin politbüro üyesidir. PYKS, oluşum aşamasında yaşadıkları sıkıntılardan dolayı bir süreliğine çekildiğini duyursa da sorunların çözülmesi ardından 2 Azadî partisi ve PDKS ile birlikte Yekîtiya Siyasî oluşumunun içinde yer almaktadır. İzlediği siyaset göz önüne alındığında PYKS'nin Güney Kurdistan'daki PDK'ye yakın olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. PYKS, Yekîtiya Sîyasî oluşumu içinde yer alan diğer partiler gibi Suriye muhalefetiyle olumlu ilişkilere sahiptir. PYKS, PYD'nin kendilerine baskı uygulayarak üyelerini tutukladıkları iddiasıyla Yüksek Kürt Konseyi'nden çekildiğini duyurdu. PYKS de Azadî ve El Partî (PDKS) ile birlikte Rojava'daki PYD karşıtı hatta konumlanmış durumda. Medya ağı ve örgütlenme çalışmaları itibariyle ENKS içersinde en iyi durumda olan partilerden biri. PYKS, bir süre PYD'nin de kurucu üyesi olduğu Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Birliği içerisinde yer alırken Ağustos 2011'de koordinasyondan çıkmıştır. Başkan İsmaîl Hemo dışında politbüro üyeleri Fuad Alîko,Hesen Salîh, Sedettîn Mele ve İbrahîm Biro da Rojava'da tanınmış PYKS'li siyasetçilerdir.PYKS Kürtçe anadilde eğitim gibi ulusal hakların iadesini ve Suriye'nin tamamı için federasyon önermektedir.

    PDKS-Partiya Demokrata Kurdî ya Surî-Suriye Kürt Demokrat Partisi

Günümüzde liderliğini Ebdilhekim Beşşar'ın yaptığı El Partî'den (PDKS) 1975 yılında ayrılarak aynı isimle yoluna devam eden bu partiye 1975-1997 yılları arasında Şêx Mihemed Baqî liderlik etmiştir. 1997 yılından itibaren ise partinin başkanı günümüzde de bu görevi sürdüren Cemal Şêx Baqî'dir. PDKS, Kürt Ulusal Konseyi'nde (ENKS) yer almaktadır. Aynı zamanda PYD ile birlikte Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Birliği'nin de üyesidir. ENKS'nin Kürt ulusal haklarını tanımayan Suriye Ulusal Koalisyonu'na katılmasına karşı çıkan PDKS kısa bir süre önce ENKS'den ayrıldığını duyurmuştur. PYD ve YPG ile iyi ilişkilere sahip partinin birçok üyesi Asayîş ve YPG birliklerinde yer alıyor. Yaşanan çatışmalarda Asayîş birimlerine katılan PDKS üyeleri Fethî Osî ve Mistefa Reşo yaşamını yitirdi. Nisan 2013'te Rojava'lı birçok partinin katılımıyla Kandil'de Murat Karayılan ile görüşen heyette PDKS adına Cemal Şêx Baqî vardı. Son zamanlarda PYD ile birçok bölgede ortak çalışma komiteleri kuran PDKS, ENKS'den çıkışıyla birlikte siyaseten PYD'ye daha yakın bir hatta konumlandı. PDKS geçici yönetim çalışmalarında da aktif olarak yer alıyor.

 PÇKS-Partiya Çepa Kurdî li Surîyê-Suriye Kürt Sol Partisi  
           
PÇDKS-Partiya Çepa Demokrata Kurdî li Suriyê-Suriye Kürt Demokratik Sol Partisi

PÇKS, PDKS'nin 1965'teki bölünme sonrası sol kanadından türeyen partilerden biridir. 1975 yılında PDKS'nin sol kanadında yaşanan ayrışmayla Partiya Çepa Demokrata Kurdî li Suriyê kurulmuştur. 1998 yılında ise parti isim değişikliği kararı alarak adını Partiya Çepa Kurdî li Suriyê yaptı. Partiye 1975-1991 yıllarında arasında Îsmet Seyda, 1991-1993 yılları arasında Yusif Dibo, 1994'ten 1998'e kadar ise Xeyreddin Murat liderlik yaptı. 1998'te partiden yaşanan ayrışmayla PÇKS'nin başına halen bu görevi yürütmek olan Mihemed Mûsa geçerken, ayrışmanın diğer tarafı 2005'te kurulan Azadî partisine katıldı.
2012 yılında PÇKS'de yaşanan anlaşmazlık sonucu başkan yardımcısı Salîh Gedo ve bir kısım politbüro üyesi partiden ayrılarak Partiya Çepa Demokrata Kurdî li Suriyê'yi (PÇDKS) kurdular. Hem PÇDKS hem de PÇKS Kürt Ulusal Konseyi'nin üyesidir. İki partinin izlediği politikalar birbiriyle büyük oranda uyuşmakta. İki parti de PYD ve YPG ile iyi ilişkilere sahip. Hem Salih Gedo hem de Mihemed Mûsa 2013 Nisan'ında Kandil'i ziyaret eden heyette yer aldı.
İki parti de YPG'nin çeteler karşısındaki direnişini desteklediklerini belirtirken Geçici hükümet oluşturma projesine aktif olarak katılmaktalar. Ayrıca PÇKS ve PYD ortak çalışma komiteleri kurdular. PÇKS ENKS'nin Suriye Ulusal Koalisyonu'na katılımının tartışıldığı günlerde koalisyona katılmaya karşı olduklarını belirtmiş ve bu durumun ENKS'yi parçalayabileceğini söylemişti. PÇKS üyesi ve aynı zamanda Heyva Sora Kurd çalışanı Xebat Ferhan çetelerin saldırısında yaşamını yitirmişti. Hem PÇKS hem PÇDKS demokratik, laik bir Suriye içinde ulusal haklarına kavuşmuş özerk bir Batı Kurdistan talep etmektedir.

     PDKS-Partiya Demokrata Kurdî li Suriye-Suriye Kürt Demokratik Partisi

Partiya Demokrata Kurdî li Suriyê, liderliğini Ebdilhekîm Beşar'ın yaptığı PDKS'de (El partî) yaşanan bölünmeler sonucunda kurulmuş bir partidir. PDKS adını kullanan 4 partiden biridir. El Partî'den ayrılan bir grup tarafından 1998 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden bu yana partinin başkanı Nasreddîn İbrahîm'dir. Nasreddîn İbrahim El Partî'den ayrılmadan önce 1996-1998 yılları arasında partinin başkanıydı. 1998'de El Partî'nin başkanlığına Mihemed Nazir Mistefa'nın gelmesi Nasreddîn İbrahîm'in El Partî'den ayrılmasında etkili olmuştur. PDKS Kürt Ulusal Konseyi ENKS'ye üyedir. PDKS Suriye'ye olası bir dış müdahaleye karşıdır.Laik demokratik bir Suriye'yle birlikte Rojava için federasyonun en iyi çözüm olduğunu savunur.

   


       ŞPKS-Şepêla Pêşeroja Kurdî li Suriyê-Suriye Kürt Gelecek Hareketi


Şepêla Pêşeroja Kurdî li Suriyê, 2005 yılında daha önce Saleh Bedreddîn'in partisi Partiya Hevgirtina Gelê Kurd li Suriyê (PHGKS) içerisinde yer almış ve PHGKS'den 1998 yılında ayrılan Mişel Temo tarafından kuruldu. 2011 yılında Mişel Temo'nun uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirmesiyle birlikte partide yaşanan liderlik çekişmesi sonucunda Rêzan Şêxmûs partinin yeni başkanı oldu. Mişel Temo'nun partisi Suriye muhalefetiyle iyi ilişkilere sahip bir partidir. Muhalefetin şekillendiği İstanbul toplantılarında akitf bir şekilde yer almıştır. Serêkaniyê gibi Rojava'nın bazı şehirlerinde ÖSO ve Al Nusra birlikleriyle birlikte YPG'ye saldıran gruplar arasında ŞPKS'nin de üyeleri yer almıştır.Taban desteği diğer partilere oranla daha düşük olan ŞPKS, Mişel Temo'nun ölümü ve çetevari faaliyetleriyle daha kötü bir konuma gelmiştir. Rojava siyaseti üzerinde etkisi yok denecek kadar azdır.


* Yazıda da belirttiğimiz Yekîtiya Sîyasî oluşumunda yer alan PDKS (El Partî), 2 Azadî partisi ve PYKS (Yekîtî) geçtiğimiz günlerde partileşme kararı aldılar. Henüz kuruluşu ilan edilmemiş olsa da basında yer alan haberlere göre partinin adı Partiya Demokrata Kurdistanê-Suriyê olacak.

1 Aralık 2012 Cumartesi

Asif Baloch İle Röportaj


1)Öncelikle Beluciler kimdir? Belucilerin kökeni ve yaşadıkları coğrafya hakkında bize neler söyleyebilirsiniz?
Tarihçiler Belucilerin kökeni hakkında değişik görüşlere sahipler. Naseer Dashti’nin yakın zamanda yayınlanan ‘Beluciler ve Belucistan’ kitabı iyi bir kaynak olarak kullanılabilinir. Gull Khan Naseer ve birçok yazar tarafından yazılmış ‘Belucistan’ın Tarihi Bölüm:1 ve 2’ kitabı da Belucilerin kökenine  ve tarihine ışık tutmuştur.Günümüzde Beluciler Pakistan’ın güneybatısında Belucistan olarak adlandırılan bölgede yaşamaktadırlar, ve Pakistan’ın Sindh ve Punjab bölgeleriyle sınır komşusudurlar. Pakistan’daki Belucilerin tahmin edilen nüfusu 10 milyondan fazladır. Yaklaşık olarak 2 milyon Beluci İran’ın Zahedan bölgesinde ve 1 milyon Beluci ise Afganistan’da yaşamaktadır. Umman, Bahreyn, Birleşik Arab Emirlikleri ve Suudi Arabistan’da da Beluciler yaşamakta ve o bölgelerde El-Bauşi olarak bilinmektedirler. Dikkate değer sayıda Beluci Avrupa ve Kenya’da bulunmaktadır.


2)Belucistan Kurdistan'a benzer bir şekilde 3 parçaya bölünmüş durumda. Bize her parçadaki durum hakkında neler söyleyebilirsiniz? Mücadele her parçada aynı seviyede mi ilerliyor? Her parça aynı taleplere mi sahip? 



Sadece Pakistan’da ikamet edenler değil İran ve Afganistan’dakiler de özgürleşmeyi ve kendi  ülkelerini istiyorlar. Pakistan ve İran’ın hiç azalmayan zulüm ve baskısı dünyanın çeşitli yerlerinde özellikle Avrupa, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşayan Belucileri  sırasıyla Britanya ardından Pakistan,İran ve Afganistan’a kaptırdıkları ülkeleri için mücadeleye motive etti. Belucistan’da yaşayan kardeşlerinin uzun süreli mağduriyetleri sürgünde olan Beluci siyasileri ve diasporada yaşayan sosyal medya aktivistleri üzerinde farkındalık yarattı. Hâlâ yapılması gereken çok şey var, ve biz Kürt kardeşlerimizin mümkün olan her platformda bizler için seslerini yükseltmelerini  temenni ediyoruz. Belucilerin Pakistan’daki mücadelesinin 65 yıllık geçmişi var örneğin doğal olmayan Pakistan Devleti 1947  yılında ortaya çıktı, İngiliz güçlerinin çekilmesinden sonra Belucistan kaba kuvvetle Mart 1948'de işgal edilmiş olsa da , o zamandan beri Beluciler 4 kez savaştılar ve 5.si de sürüyor, bu nedenle İran parçası ile karşılaştırırsak, Pakistan’daki Beluci hareketinin ivmesi daha yüksek. Bununla birlikte İran’ın Zahedan bölgesinde Beluci gençlerinin asıldığı ve öldürüldüğü uzun döneme yayılmış düşük düzeyde bir ayaklanma sürüyor. Pakistan ve İran’ın vahşeti büyük ve Beluciler bu iki ülkede köle konumundalar, temel İnsan Hakları her gün çiğnenmekte.  2005 yılından beri yaklaşık olarak 14500 Beluci kaybedildi, Pakistan işgalindeki Belucistan’da dahil, kurbanlar arasında siyasetçiler, entellektüeller, hukuçular, öğrenciler, şairler, halk müziği sanatçıları, çiftçiler ve neredeyse hayatın her kesiminden insanların olduğu 500’den fazla kişinin vücudunun çeşitli bölgeleri kesilmiş, darp edilmiş cesetleri bulundu. 80 yaşındaki Akbar Bugti ve Balaach Marri gibi bazı ünlü liderler helikopterler, Jetler ve kimyasal silahlarla açıkça hedef alındı. İran işgalinde altındaki Belucistan’ın durumu da pek farklı değil, Beluciler için yükseltilen her ses mahkemelerin verdiği idam kararlarıyla sonsuza dek kesiliyor. Dünyada idam cezası oranının  en yüksek olduğu yerin İran olduğu unutulmamalıdır. Belucilerin sorunları Afganistan’da daha azdır. Afganistan en azından Belucilerin farklı dili ve kültürü olan bir millet olduğunu kabul etmiştir. Afganistan’ın başlıca Beluci bölgelerinde resmi dil Belucicedir. Üstelik Afganistan Pakistan’ın işgal ettiği Belucistan bölgesinden gelen mültecileri her zaman kabul etmiştir.  



3)Detaya inersek Belucistan mücadelesi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bildiğimiz kadarıyla birkaç farklı organizasyon mevcut?

Beluciler politik ve silahlı güç alanında her zaman aktif olmuşlardır.Pakistan işgalindeki Belucistan’daki Şehit Akbar Bugti’nin torunu Brahumdagh Bugti’nin liderliğini yaptığı Beluci Cumhuriyetçi Partisi BRP (kendisi mülteci statüsü aldığı İsviçre’de faaliyet göstermektedir), Şehit Ghullam Mohammad’in takipçisi olan, liderliğini Khalil Baloch’un yaptığı Beluci Milliyetçi Hareketi (BNM), Şehit Balaach Marri’nin takipçisi Beluci Ulusal  Sesi  (BNV) politik olarak aktifler ve Beluciler arasında farkındalık oluşturuyorlar.Bu siyasi partiler siyasi  çözüme inanmadıklarından parlamenteri olmayan partiler olarak biliniyorlar ve devletin idare ettiği seçimleri her zaman boykot ederler ve Pakistan’ın her kurumuna açıktan karşı çıkarlar. Bunların dışında Kayıp Belucilerin Sesi (VBMP) ve uluslararası kolu olan Uluslararası Kayıp Belucilerin Sesi (IVBMP) haydut Pakistan Devleti tarafından gün ışığında sayısız şahitlerin gözü önünde kaçırılan Belucilerin davasının ciddiyeti konusunda farkındalık yaratmak için yurtiçi kamuoyunu ve uluslararası toplumu aktif bir şekilde seferber etmekte. Ayrıca Londra’da sürgünde yaşayan Yurtsever Beluci Lider Hyrbiyar Marri Beluci mücadelesine destek olmaları için Avrupa toplumunu seferber etmek için çalışmalar yürütüyor. Hyrbiyar Marri’nin kardeşi ve BRP başkanı Brahumagh Bugti’nin yakın akrabası olan  Mehran Baloch da Belucistan ve Belucileri Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Konseyi’nde temsil ediyor ve İnsan Hakları organlarının sayısız oturumunda konuyu gündeme taşımıştır. Mehran, Beluci Hareketini uluslararası arenada başarıyla temsil etmiştir.

Özgür Beluci Öğrenci Derneği (BSO-A) on yıllardır dikkate değer şeyler yapmaktadır. Bugün gördüğümüz birçok lider ve entellektüel bir zamanlar BSO-A’nın üyesiydiler. Kurum, kendisini Beluci davasına adamış eğitimli gençler üreten, vizyonu olan bir platform sunmaktadır. Belucilerin silahlı direniş gücü olan Beluci Kurtuluş Hareketi’nin (BLF) başkanı Dr. Allah Nazar da bir zamanlar bu Derneğin üyesiydi. Bu Derneğin üyeleri anavatanları Belucistan için siyasi ve silahlı mücadele vermektedirler. Ayrıca Beluci Cumhuriyetçi Parti’nin öğrenci kolu olduğuna inanılan Beluci Cumhuriyetçi Öğrenciler Derneği  (BRSO) de öğrenciler için bir diğer platform.  Ayrıca Beluci İnsan Hakları Konseyi (BHRC), Belucistan'daki insan hakları ihlallerini,yaşanan vahşeti ve Pakistan’ın devlet terörünü uluslararası alana taşıyor.

Bütün siyasi partiler ve kurumlar koordineli bir şekilde Beluci sorununa tek çözümün özgürleşme ve en büyük kazanımın bağımsız ulus olma durumunu geri kazanmak olduğuna Beluci kitlelerinin çoğunluğunu ikna etmeye çalışıyorlar. Onların sıkı çalışmaları sayesinde devletin manipüle ettiği seçimlere katılım önemli ölçüde azalmış ve zamanla daha fazla sayıda Beluci, kurtuluş mücadelesine katılmaya başlamıştır. Onların kendi milletleri adına gösterdikleri fedakarlık Beluci halkı için motivasyon ve ilham kaynağı olmuş, adil ve özgür seçim isteği yerini bağımsızlık isteğine bırakmıştır. ABD Kongresi’nde Belucistan oturumu, yine ABD Kongresi’nde Belucilerin Bağımsızlık hakkı önergesi ve Belucistan’da kayıplarla ilgili Birleşmiş Milletler Çalışma Grubunun ziyareti , Beluci mücadelesinin şimdiye kadar elde ettiği önemli kazanımlardandır.


Beluci Cumhuriyet Ordusu (BRA), Beluci Kurtuluş Hareketi (BLF) ve Lashkar-e Belucistan devlet güçlerine karşı gerilla savaşı veren silahlı gruplardır. Bu gruplar Pakistan ordusuna ağır kayıplar verdirdiler ve birçok hükümet tesislerini tahrip ettiler. Pakistan Ordusunun hava saldırılarını da kapsayan her türlü şiddetine, savaş helikopteri taşıyan gemilerine, tanklarına, donanımlı toplarına, kimyasal silahlarına, ABD’nin temin ettiği  bunker buster bombalarına (toprak altındaki hedefleri vuran bir tür bomba) ve kısa menzilli füzelerine rağmen özgürlük savaşçılarının ruhunu sarsamadılar ve savaşçıların sayısı her geçen gün katlanarak artmakta. 2005’te sayıları bir kaç yüz olan savaşçıların sayıları şimdi binlere ulaştı. Savaşçıların Belucistan’ın engebeli dağlarına sığınmaları, etkili savaş teknikleri ve vatanlarına bağlılıkları, Beluci halkı arasında  Özgürlük Savaşçısı anlamına gelen ‘Sarmachars’ unvanını kazandırmıştır.

4) Beluciler ve Kürtler ortak tarihsel geçmişe sahip,bununla birlikte günümüze baktığımızda aynı kaderi paylaştıklarını görüyoruz.Sizin açınızdan Kurdistan mücadelesi nasıl görünüyor? İlişkilerin geliştirilmesi için neler önerebilirsiniz? 
Eğitimli Belucilerin kendi aralarında yaygın bir şekilde tartıştığı Kürt Mücadelesi Beluci halkı için bir ilham kaynağıdır, bizler sık sık Beluci Mücadelesinin eksikliklerini işaret etmek amacıyla Kürdistan Mücadelesi ile karşılaştırırız. Kürdistan mücadelesi ile ilgilenmemizin başka bir nedeni de Belucistan’da yaşayan Kürtlerin sayısının fazlalığı, ve bu Kürtler Beluci olarak kabul edilmekte. Kürdistan mücadelesi ile ilgili haberleri Rudaw’dan takip ediyoruz. Bizce Kürdistan mücadelesi Beluci mücadelesinden çok ilerde, çünkü Irak Kürdistan’ı ve Suriye Kürdistan’ının büyük bir kısmı özgürleştirilmiştir.  Ayrıca Kürtler, Türkiye işgalindeki Kürdistan’ı özgürleştirmekte etkili olacak bir orduya sahipler.  Kürdistan siyasi güçlerinin önlerinde uzun bir yol olduğundan şimdikinden daha organize bir şekilde bir araya gelmek zorundadırlar. Petrol ve Gaz arama çalışmaları ve uluslararası şirketlerin ilgileri doğru kullanılırsa mücadele için muazzam kaynaklar oluşturulabilir. Bence Kürtler kendi ülkelerini geliştirirken özgürlük savaşı veriyorlar, yani bu iş öyle kolay olmayacak ve durmaksızın yoğun çalışma gerektiriyor. Kürt kardeşlerimizin yakında bağımsızlık şafağını görmeleri için dua ediyoruz ve Kürt kardeşlerimizin kendi kapasiteleri içinde Beluci halkına yardım edeceklerini umuyoruz. Kürt ve Beluci liderler ve diasporadakiler birbirlerini daha iyi tanıyabilecekleri ve etkileşimde bulunabilecekleri ortak bir Kürt-Beluci Forumu aracılığıyla yakın bir çalışma ilişkisi geliştirebilirler.  Bizler, ortak bir soydan geliyoruz ve hemen hemen aynı kültürü paylaşıyoruz, dillerimiz birbirine benziyor, hatta büyük bir çoğunluğumuz aynı dini paylaşıyor. Böylesi yakın bir etkileşimin sadece birbirimize yardımcı olmak için yakın çalışma ilişkisi geliştirmekle kalmayacağını, gelecekte iki ülke arasında güçlü bağlar oluşturacağını düşünüyoruz.

5)Yakın bir gelecekte Belucistan'da bir statü değişikliği bekliyor musunuz? Beklentileriniz nelerdir? 

Pakistan kuruluşundan bu yana insan haklarına ve uluslararası barışa büyük hasar vermiştir, ve işlediği suçlar geçmişte göz ardı edilmiştir. İnternet ve Sosyal Medya sayesinde Pakistan’ın iğrenç suçlarını gizlemesi mümkün değildir. Artık bütün dünya onun işlediği suçları bilmektedir. Üstelik ABD ve NATO güçlerinin Afganistan’i işgalinden sonra  Güney Asya’daki enerji savaşında senaryo değişikliğine gidilmesi, derin deniz limanları ve doğal kaynakları olan Belucistan’a artı bir etki kazandırmıştır.Bu etkiyi akıllıca kullanıp uluslararası güçlerin güvenini kazanmak Beluci halkının elindedir.  Biz uygar dünyanın güvenini kazandığımızı düşünüyoruz, ve dünya liderleri artık laik Bağımsız Belucistan’ın küresel  kalkınmaya daha iyi katkıda bulunacağına inanıyor. Beluci halkının yıllardır verdiği mücadeleden umutluyuz, onların anavatan uğruna yaptıkları fedakarlıklar ve verdikleri çabalar sayesinde uygar dünya, üzerinde Bağımsız Belucistan olan haritayla dünyanın daha iyi bir yer olacağına inanıyor.

Asif Baloch 
Twitter: https://twitter.com/qambarbugti

Çeviri: Semra Zerikî Twitter: https://twitter.com/SemraG 

Röportajın ingilizce hali için; http://welatekurdan.blogspot.com/2012/12/interview-with-baloch-activist.html


Interview With a Baloch Activist


1)First of all, who are Baloches? What can you tell us about the origins of Baloches and where they live geographically?

Historians hold different perspectives about origin of Baloch People, The Recently published Book of Naseer Dashti “The Baloch and Balochistan” can be utilized as a good reference book, “History of Balochistan Part 1& 2” By Gull Khan Naseer and Many other Writers have shed light on Baloch origin and History.

Currently Baloch live in South Western Province of Pakistan named Balochistan, and the bordering areas of Sindh and Punjab Provinces of Pakistan. The estimated Population of Baloch in Pakistan is more than 10 million. Nearly two million Baloch live in Zahedan Province of Iran and 1 million in Afghanistan. An overwhelming number of Baloch people live in Oman, Bahrain, UAE and Saudi arabia, where they are known as Al-Baushi. Presence of Baloch in Europe and Kenya are also noticeable.

2)Balochistan is subdivided between 3 states similar to Kurdistan. Can you tell us about situations in each part of Balochistan? Does the struggle in each part progress in the same line? Do all parts have same demands, or not?


Not only indigenous   Baloch dwelling in Pakistan, Iran and Afghanistan want liberation and the country of their own, but the unabated tyranny and oppression of Pakistan and Iran also motivated the Baloch living worldwide, perticularly Europe, Oman and UAE to struggle for the country they lost first in the hands of Britishers and then to Pakistan, Iran and Afghanistan. Baloch political workers in exile and social media activists have managed to bring awareness among the Baloch Diaspora about the long lasting grievances of their brothers and sisters living in Balochistan. Still there is lot to be done, and we request our kurdish brothers and sisters to raise their voice in every possible forum.


Baloch struggle in Pakistan has a history of 65 years i.e since the unnatural state pakistan came into bieng in 1947, though Balochistan was invaded in march 1948 by brutal force after withdrawal of British forces, since then the Baloch has fought 4 wars and 5th one is in progress, therefore camparing to Iranian part, the momentum of Baloch movement in Pakistan is higher than that of Iran. Nonetheless a low level insurgency is lingering in Iranian Province of Zahidan, where thousands of Baloch youth has been hanged and killed by iranian forces. Brutalities of Pakistan and Iran are enormous, and Baloch are practicaly slaves in both countries, Basic Human Right are violated everyday, Since 2005, estimated 14500 Baloch have gone missing and more than 500 mutilated bodies has been recovered from different parts of Pakistani occupied Balochistan, among victims are political workers, Intelectuals, Lawyers, Students, Poets, Folk Singers, Farmers and almost people from all walks of life. Some Famous leaders like  80 year old Akbar Bugti and Balaach Marri were targetted openly with the help of Gunships, Jets and Chemical weapons. The situation in Iranian occupied Balochistan is not much different, every voice raised for Baloch is bieng shut forever by legitimizing their death by court oders. It should be noted that Death penalty rate in Iran is highest in the whole world.Baloch grievances in Afghanistan are much less, Afghan Governments atleast recognized Baloch as a different nation with different language and culture, as the official language of the Baloch majority provinces in Afghanistan is Balochi. Moreover Afghanistan has always accomodated the Baloch Refugees from Pakistani occupied Balochistan.

3) Going in to more detail, what can you tell us about the workings of the struggle in Balochistan? There are several organisations at hand as far as we know, can you tell us about them?

Baloch has been active in both Political and armed front, Political parties in Pakistani occupied Balchistan Like Baloch Republican Party (BRP) headed by Brahumdagh Bugti (operating from switzerland where he took political asylum), he is the Grandson of Martyr Akbar Bugti, Baloch National Movement (BNM) headed By Khalil Baloch, the follower of Martyr Ghullam Mohammad, Baloch National Voice (BNV) the followers of Martyr Balaach Marri are politically active in bringing awareness among Baloch masses. These political parties are known as non-parliamentarians as they dont believe in political process of Pakistan, they have always boycott state managed elections and openly defy ever institution of Pakistan.


Moreover the Voice for Baloch Missing Person (VBMP) and its Interational wing  the International Voice for Baloch Missing person (IVBMP) is actively taking part to mobilise domestic and international community to bring awareness about the seriousness of Issue of Baloch that have been abducted in broad day light infront of countless vitnesses by the rogue Pakistani State. Also the Baloch Patriotic Leader Hyrbiyar Marri who is living in exile in London is leaving no stone unturned to mobilise europian community for the support of Baloch Struggle. Mehran Baloch who is brother of Hyrbiar marri and Brother in law of BRP president Brahumdagh Bugti is representing Balochistan and Baloch People in Unite Nation HR council and has been vocal in countless council sessions of HR bodies. He has successfully presented the Baloch Movement Internationally.


The Struggle of Baloch Student Organization Azad (BSO-A) has been remarkable for decades, Many leaders and intelectuals that we see today were once members of BSO-A, a visionary platform that has produced educated youth comitted to Baloch cause. Dr. Allah Nazar who is leading Baloch armed resistant group named Baloch Liberation Front (BLF) was once chairman of BSO-A. Members of this organization has bled for their mother land Balochistan on political as well as on armed front. Baloch Republican Student Organization (BRSO) is also a platform for students, that is believed to be the student wing of Baloch Republican Party (BRP).
Furthermore, Baloch Human Rights Council (BHRC) is highligting the serious Human Rights Violation and abuses in Balochistan and the attrocities and state terrorism of Pakistan Internationally.

All Political parties and Organization are working in a close co-ordination and their biggest achievment is that they have managed to convince majority of Baloch masses that the only solution of Baloch problem is emancipation and gaining back their status of Independent Nation. It is because of their hard work that Turn out in State manipulated election has declined drastically and with time more and more Baloch are joining the Struggle for Independence. Their Sacrifices for Nation have become motivation and inspiration for Baloch people that has changed the ideology of free and fair election to total independence. US congressional hearing on Balochistan, The Resolution in US Congress regarding Baloch Right to Independence and visit of United Nations Working Group on Enforced and involuntary Disappearances in Balochistan are the milestones that Baloch Struggle has achieved so far.
Baloch Republican Army (BRA), Baloch Liberation Front (BLF), Baloch Liberation Army (BLA) and Lashkar-e-Balochistan are some well know Armed Groups fighting a guerrilla war against state forces. They have inflicted heavy losses of lives to pakistan army and destroyed Goverment Installations. Despite every Brutal force Pakistan Army has used including Fighter Jets, Gun Ship Helicopters, Tanks, Sophisticated artillery, Chemical weapons, US provided Bunker Buster Bombs, and short range missiles, they could not shake the spirit of freedom fighters, and the number of fighters are climbing up every day. From couple of 100 men in 2005, they have grown their number to several thousands. They are taking refuge in rugged mountains of Balochistan and their effective war techniques and devotion to their motherland has gained them the title of sarmachars among baloch masses, which means freedom Fighter.


4)The Baloch nation and Kurdish nation have common historical background, as well as similar fates when we look at them today viewed from your perspective, how does the Kurdistan struggle appear? What do you suggest that can be done to improve our relationship with one another?

Kurdish Struggle is an inspiration for Baloch people as its widely discussed in Baloch Educated circle, we often compare Baloch Struggle with the Struggle of Kurdistan in order to point out the qualities that we lack. Another aspect of the overwhelming intrest of Baloch in Kurdistan Struggle is because a remarkable number of Kurds still live in Balochistan, and here they are considered as Baloch. News about Kurdistan Struggle come to us through the online Rudaw. Kurdistan Struggle in our opinion is way ahead of Baloch Struggle because the Iraqi Kurdistan and most part of Syria are already liberated. Also Kurds have assembled an army of that can be effective in liberating the Turkish Occupied Kurdistan. The Kurdistan Political forces has to be united along with all stake holders to become further organized as there is a long way ahead. Oil and Gas exploration and the intrest of international companies can generate enormous resources for the movement if handled properly. In my opinion Kurds are developing their country and at the same time they are fighting the war of liberation, so it will never be easy and non-stop hard work is required, we pray for Kurd brothers and sisters that they may see the dawn of their independence soon and hope our Kurd Brothers and Sisters will help Baloch people in whatever capacity they can.
The Kurd and Baloch Leaders and Their International Diaspora need to develop a close working relation and this can be achieved through a Common Kurd-Baloch Forum, where they can interact and know eachother better. We share a common Blood Line with almost same culture, similar languages, Majority of us share even the same religion. We think that such close interaction will not only build a close working relation in order to help eachother but  it will generate a strong ties between two nations in the future.

5)Do you foresee a status change for Balochistan in the near future? What are your expectations?

Pakistan has been playing havoc with human Rights and international peace since its creation, and its crimes has gone unnoticed in the past. Because of Electronic and Social Media it is now impossible for pakistan to conceal her heinous crimes. By now the world know about the crimes that she has comitted. Moreover the energy war leading to the changing scenario of south asia after the invasion  US and NATO forces in Afghanistan and the deep sea ports and natural resources of Balochistan has earned has a leverage. Its upon Baloch people to use this leverage wisely in order gain confidence of international powers. We think that we have earned the trust of civilised world, and world leaders are now starting to believe that a secular Independent Balochistan can contribute to the betterment of the Global Village. We are very hopefull  because of decades of long struggle of Baloch people, the sacrifices they have given for their mother land and the efforts they have made to make the civilized world believe that world will be a better place with Independent Balochistan on its map.

Asif Baloch
Twitter: https://twitter.com/qambarbugti

interview in Turkish http://welatekurdan.blogspot.com/2012/12/asif-baloch-roportaj.html

24 Temmuz 2012 Salı

Kâhta'dan Madagaskar'a Osman Sebrî



Osman Sebri, nam-ı diğer Apê Osman,  7 Ocak 1905 yılında, günümüzde Adıyaman sınırları içinde kalan Narince köyünde dünyaya geldi. Sebrî, henüz 6 yaşındayken, aşiretindeki tüm yetişkin erkekler tutuklanıp hapse atıldı. Bölgede Hoza Mirdesan ağası olarak tanınan babasını, henüz 10 yaşındayken tifo nedeniyle yitiren Sebrî, amcası Şukrî tarafından büyütülmüştür.


Tifo nedeniyle yalnız babasını değil, öğretmenini de yitiren Osman, 2 yıllık öğretmensizliğin ardından 1917 yılında Narince’de köy okulunu bitirmiştir. 1918 yılında Kâhta’daki Rüştiye’de ortaöğretimine başlayan Osman Sebrî 3 yıl sonra Rüştiye’yi bitirip köyüne dönmüş ve amcası Şükrü tarafından, 1922 yılında 17 yaşında evlendirilmiştir. Evliliğinin üzerinden bir yıl geçtikten sonra bir Welat adında bir oğlu olmuştur,Welat 1974 yılında Kâhta’da babasının amcası Şukrî'nin torunu Sırrı Erdem tarafından öldürüldü.


Amcası Şukrî,  Osman Sebrî’nin aşiret reisi olmasını istemiş ve bu nedenle; kendisine aile hayatı, at binme, aşiret düzeni ve silah kullanma üzerine eğitim verilmiştir. Bununla da kalmayan amca Şukrî, işin pratiğine de hakim olması amacıyla Sebrî’yi aşiret kavgalarına  yollamıştır. Ne var ki, köye sürgün olarak gelen, feodalite düşmanı, İsmail Efendi isimli öğretmeni, Osman’ın feodalizme bakışını tamamiyle değiştirmiştir. O güne değin; zorbalığı yiğitlik olarak öğrenmiş Osman, İsmail Efendi’ye şiddetle karşı çıkmasına rağmen, bir süre sonra ikna olmuştur. Bu olayı anılarında şöyle anlatır; “ Düşüncelerini bana aşılamak için, klasik aşiret anlayışının eksik ve yanlışlıklarını tek tek gösteriyordu. Fakat söylemlerini kolayca kabul etmiyordum. Çürük çarık olan feodaliteye tüm varlığımla yönelmiştim çünkü. Her şeyden önce bu yanlış yolun yolcusu olmayı zihnimden çıkarmam lazımdı. İşte O, bunu gerçekleştirdi. Sahiden de feodal düzenin eksiklerini fark ettim. Bir zamanlar yiğitlik gördüğüm şeylerin zulümden başka bir şey olmadığını anladım. Ağalıktan hem soğumuş hem de onun amansız bir düşmanı olmuştum.“


Amcası Mirdes aşireti reisi Şukrî Ağa, Şêx Seîdê Pîran isyanını duyunca, Osman’ı, diğer yeğeni Necmedîn’i, ve kardeşi Nurî’yi Axe köyüne çağırmış ve onlara Şêx Saîd’in ulusal bir devrim için harekete geçtiğini,  Kürdistan’ın bağımsızlığını talep ettiğini söylemiştir. Bu girişimin başarısız olması durumunda çok kan akacağını ve bu sebeple isyana katılmalarının önemli olduğunu belirtmiş, kardeşi ve yeğenlerine görüşlerini sormuştur. Onlar da bu durum karşısında, sözü Şukrî’ye bırakmışlardır. Osman Sebrî anılarında, amcası Şukrî’nin cevabını şöyle yazmıştır: 
“Siz her şeyi benim omuzuma yıkıyorsunuz ve ben de size düşüncelerimi açık bir şekilde söyleyeceğim. Artık Mustafa Kemal’in kalleşliği kaldırılamaz. Her şeyin bir sınırı var. Onursuzluğun da bir sınırı olmalıdır. Bilemiyorum bu devrim ne ölçüde başarıya ulaşacak. Fakat,  bu gelen anı da kaçırmamamız gerek. Eğer Şêx Saîd’i yenerlerse Kürt erkeğinin hürmet ve şerefi kalmaz. Ben Şêx Saîd’e bir mektup yazacağım ve kendisine onlar Siverek’i aldıkları an biz de ayaklanacağız, diyeceğim. O zaman bizim için Malatya, Maraş ve Antep’i almak zor olmayacaktır.”


Şukrî, kurnazlık edip birkaç mektup da Ankara’ya yollamış ve Milis Alayları oluşturmak için izin istemiştir. Oralardaki Türk askeri yoksunluğu sebebiyle, bu istek teşekkürle karşılık bulmuş ve izin alınmıştır. Şukrî ağanın önderliğindeki milisler 3 alanda toplanmış, ve Şêx Saîd’in Siverek’i alması beklenmiştir.  Lakin, Amed yakınlarında alınan yenilgi planlarını gerçekleştirmelerine engel olmuştur. O sıralarda, bazı kesimler, Ankara’ya kendilerinin Şêx Saîd hareketiyle ilişkileri olduğuna dair ihbar mektupları yollamışlardır. 


1925 Devrimi’nin yenilgisinden sonra Elazığ İstiklal Mahkemesi Şukrî ağa, Osman Sebrî ve 480 milisi mahkemeye çağırmasına karşın aşiretin ileri gelenleri toplanıp yalnızca Şukrî ve Hacî’yi yollamaya karar verdi. Mahkeme, Şukrî'yi idam cezasına çarptırsa da , bu karar İsmet İnönü ve Haci Bedir Bey’in araya girmesiyle, 15 yıl hapis cezasına çevrilmiştir. Osman Sebrî’nin anılarında bahsettiği üzere; hapishanede bir çok kadro ve amcası “Kutsal Anlaşma” yapmışlardır. Buna göre kim hapishaneden sağ çıkarsa, Kürt hareketini örgütleyecek ve Türkleri Kürdistan’dan kovacaktı.


Amca Şukrî Muğla Cezaevine gönderileceği sırada, amcasından gelen şifreli mesajı alan Osman Sebrî yol üstünde amcasını kaçırarak Kâhta’ya götürdü. Osman Sebrî önderliğinde toplanan milisler Şukrî'nin diğer aşiretleri de  isyana katma isteğiyle vakit kaybederken, Türk ordusu bölgeye girerek Mirdes aşireti sınırlarına kadar dayanmıştır. Zaman kaybı sebebiyle çevrelerinde yalnızca küçük bir silahlı grup kaldığından, ailelerini aşiretlerden bazılarına emanet edip dağa sığındılar ve 2 ay gibi bir süre dağlarda yaşadılar. Devlet, çeşitli insanları araya koyup, teslim olmaları halinde iyi davranacaklarını iletse de bunun bir tuzak olduğunu anlayıp Suriye'ye gitmeye karar vermişlerdir.Osman Sebrî, yurtdışına çıkış hazırlıkları  yapmak için milislerden ayrılıp geri döndüğünde yalnızca amcası Nurî'yi bulabildi.Şukrî ağa eğer Osman’dan vazgeçerseniz, ben ve Nurî teslim olacağız diye Türk komutanına haber gönderip teslim olurken kardeşi Nurî’ye de, sana haber yolladığımda teslim ol demiş, bunun üzerine Nurî Narince köyü yakınlarında Türk askerlerine teslim olmuştur.


Kısa bir süre sonra Osman Sebrî de 20 yaşındayken tutuklanırken,  İstiklal Mahkemesi’nde yargılanan amcaları Şukrî ve Nurî idam cezasına mahkum edildi. Ailelerini emanet ettikleri Zeynel ve Bedir Ağalar tutuklanıp Malatya’ya gönderilince, Bedir Ağa Türk komutanına Şukrî’lerle ilgili bildiği her şeyi anlatarak Kürt tarihinde sık sık karşılaştığımız ihanetlerden birine imza atmıştır. Şukrî ağa, idamından önce, vasiyetnamesini oğlu Qadir'e verdikten sonra, Osman Sebri'ye dönerek; “Benim intikamım ve amacıma gelince Osman benim oğlum ve davamı sürdürecek olandır“ demiştir. Osman Sebrî de buna “Bele ezbeni” diye yanıt vermiştir. Sebrî, bu davadan 6 yıl ceza alırken cezasını Adana, Konya ve Denizli cezaevlerinde tamamladı ve toplamda 23 ay 13 gün hapis yattı. 1928 yılında, Denizli Cezaevi’nden 48 tutukluyla birlikte serbest bırakıldı.Hepsinin yol parası olmadığı için, Kürdler Osman Sebri'nin önerisi üzerine trenin 1. yada 2. kompartımanına bineceklerine paralarını diğer Kürdlerle paylaşarak daha ucuz olan 3. kompartıman ile geri dönmüşlerdir.


Osman Sebrî, dönünce devlet tarafından geliştirilen komploların ardı arkası kesilmemiş ve komplolarına 64 şahit de bularak 26 ağa ve ağa çocuğuyla birlikte, yeniden tutuklamışlardır. Bir süre daha cezaevinde kaldıktan sonra memleketi Kâhta’ya döndü. Amcalarını öldürten ve kendini ihbar eden Bedri’den intikam almayı aklına koyan Sebrî, Urfa’da Bedir Paşa’yı öldürmüş ve atını Siverek’e doğru sürmüştür. Siverek’te amcasının vasiyetini yerine getirmek için bir tepeye çıkmış ve Amed’e yüzünü dönerek: “Amca bugün senin intikamını aldım. İlkini gerçekleştirdim, sonuncusu da Allah Kerim“ diye bağırdı.


Bu olayın ardından, 26 Aralık 1929 tarihinde Suriye’ye geçmiş,  burada Celadet Ali ile Kamuran Bedirxan Beylerle birlikte çalışmaya başladı. Xoybûn örgütlenmesi içerisinde yer alan Osman Sebrî,  1 Temmuz 1930 yılında Xoybûn direktifleri doğrultusunda Ağrı direnişçilerinin yükünü hafifletmek amacıyla,  Suruç bölgesine girmiş ve orada bir karakolu imha ederek 5 Türk askerini öldürmüştür.  Daha sonra, Şêx Abdirrehman Garisî ve Mela Ahmed Suzî ile birlikte, Şeyh Ahmed Barzani’yle görüşmek üzere Güney Kürdistan’a giderken, bir ihbar neticesinde İngilizler tarafından yakalanarak Musul hapishanesine konuldu.  Kısa bir süre sonra serbest bırakılan Sebrî, daha sonra yeniden hapsedilerek Bağdat’a gönderildi. Dönemin İçişleri Bakanı Sebrî’nin önüne, Türkiye ve Suriye'den birini seçmesini istedi. Aynı zamanda Türkiye'ye dönmek isterse affedilmesini sağlayacağını da dile getirmesine rağmen, Osman’ın yanıtı sert olmuştur: “Kabul etmiyorum. Af istemiyorum. Biz affedilmek için çıkmadık.” Bunun üzerine Osman Sebrî, Suriye’deki Fransız sömürge yönetimine teslim edilmiştir. Kısa bir tutukluluğun ardından serbest bırakılsa da faaliyetlerinin Fransızları rahatsız etmesi üzerine; 1931 yılının 11.ayından 1935 yılına kadar Ürdün ve Filistin’de sürgünde yaşadı. Osman Sebrî o dönemi şu sözlerle anlatmıştır: “Önce Ürdün'e gittim. Ürdün beni kabul etmedi. Ürdün o dönem İngilizlerin elindeydi. Bu sefer bana 'Filistin'e git ve kendini kimseye gösterme' dediler. Filistin'de İngilizlerin hakimiyetindeydi. Ben Filistin'e gittim, ismimi değiştirdim ve öyle kaldım. İşçi olarak çalıştım ve ekmeğimi kazandım. Hiç kimsenin kapısına gitmedim. Bir ihtiyar vardı. Onun da geçimini sağladım. Fakat kimsenin kapısına gitmedim. Bugün çocukların kapılarına gittikleri Sefirler vardı orada.. Kimseye gitmedim.. Sabahtan akşama kadar işçi olarak çalıştım ve ekmeğimi kazandım.. Millet için çalışmak isteyenler milletin ekmeğini yememeliler“ 


Sürgün hayatı Filistin ve Ürdün'le sınırlı kalmayan Osman Sebrî 1935 yılında Madagaskar’a gönderildi. Madagaskar günlerini şöyle anlatmıştır: “Fransızlar beni Madagaskar'a götürdükleri zaman orada 3 Kürd köyü vardı. Fakat, dillerini unutmuşlardı. İşte millet böyle darmadağın olmuş ve sahipsiz kalmıştır. Ne kadar büyük bir kayalık varsa gelmiş biz Kürdlerin başına çarpmış. Elbette bu bir istisna değil. Haksız olan biziz. Bir gidip başkalarının adamı oluyoruz. Biz başkaları için ölüyoruz“


Fransız Sömürge yönetiminin Kürtlere karşı tavrı yumuşayınca, 1937 yılında serbest bırakılan Sebrî geri dönüp Şam’a yerleşti.1944 yılında Şam'da ikinci evliliğini yaparak Çerkes olan ikinci eşiyle evlendi.Bu evliliğinden Hoşeng, Hoşin ve Heval isminde üç erkek ile Hingur ve Hevî isminde iki kızı olmuştur. 1932 yılında, aktif bir şekilde Hawar dergisi için çalışmaya başlayan Sebrî, Celadet Ali Bedirxan’dan Kürtçe dersleri aldı. 1932-1945 yılları arasında birçok öykü, şiir ve makale kaleme alırken Hawar dışında Ronahî, Stêr ve Roja Nû dergileri için de yazılar yazdı. Kürtçe’ye hizmeti yalnız edebiyatla sınırlı kalmamış, aynı zamanda Güneybatı Kürdistan’ın bir çok köyünde  okuma yazma kursları açarak Kürt dilini öğretmiştir. 1957 yılında Suriye’nin ilk resmi Kürt partisi olan Kürdistan Demokrat  Partisi’nin kuruluşunda yer aldı ve aynı yıl başkanlığa seçildi. Siyasi çalışmalarından dolayı ikinci kez Lübnan’a sürgüne gönderildi.1971 yılında partisinden istifa ederek kendini Kürt Dili ve Edebiyatı çalışmalarına verdi. 


Ömrünün son yıllarında sürekli olarak o sıralarda Suriye'de bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından ziyaret edildi.Ziyaretlerde çoğunlukla Kürt mücadelesinin yöntemi tartışıldı. PKK’ye karşı sevgi beslediğini dile getiren Sebrî;  o dönemlerde, bir çok sürgün Kürt siyasetçi ile görüşmeler yapmıştır. Kendisini ziyarete gelenlerden, eski DDKD’li Sait Güven; kendisine Avrupa’ya gitmek istediğini söylemiş ve şu cevabı almıştır: "Mezê ke, Apoçî diçin welat, hun jî diçin Evropa. Evê qezenç bikin. Hun jî winda bikin." 


Osman Sebrî, bağımsız Kürdistan ideali için tüm yaşamını feda eden ve belki de 20.yüzyılda en fazla acı, hapis, işkence ve sürgün gören Kürd şahsiyetidir. Hatta Kürt mücadelesinde, yolu Madagaskar’a kadar varmış istisnai bir kişidir. 1966 yılında Çira Dergisi için kaleme aldığı “Çar Leheng” adlı eserin giriş kısmında sarf ettiği bu sözler hayatı boyunca gösterdiği dik duruşun kanıtı gibidir.. “Unutmayalım ki kardeşlerimiz Türk, Irak ve İran zindanlarında boyun eğmiyorlar. Zalim düşmanlara karşı halkının davasını savunuyorlar. Bu da bir çeşit kahramanlıktır. Gönül ister ki yiğitlerimiz kolay bir şekilde boyunlarını düşmanlarına kaptırmasınlar. Zindanlarda kalleşçe öldürüleceklerine ülkenin dağlarında ve kayalıkları içinde düşmanlarını öldürsünler ve ölsünler“ 


Sebrî, 11.10.1993 tarihinde, 85 yaşındayken, Suriye'nin başkenti Şam'da hayatını kaybetmiştir. Naaşı, Derbasîyê’ye bağlı Berkevirê köyünde bulunan şehitlik mezarlığında defnedilmiştir.


Bibliyografya
Elîfbeya Kurdî, Şam-Suriye 1955.

Bahoz. Şam-Suriye1956.
Derdên me, Şam-Suriye 1956
Apo,  Almanya 1981.
Elîfbêya Tikuz, Şam-Suriye, 1982.
Çar Leheng, Şam-Suriye, 1984.
Dîwana Osman Sebrî, Stockholm-İsveç 1998.
Bîranînên Osman Sebrî 2003.


20 Temmuz 2012 Cuma

Cegerxwîn


Kürt edebiyatında derin izler bırakan Şêxmus Hesen 1903 yılında Mêrdîn yakınlarındaki Hesar köyünde doğdu. Çocukluk döneminin ilk yıllarında önce babasını daha sonra annesini kaybetmesi üzerine ablasının yanına sığındı. Yoksullukla erken yaşlarda tanışan Cegerxwîn ağa ve beylerin evlerine hizmetkar olarak gönderildi, çobanlık yaptı. 1914 yılında başlayan 1. Paylaşım Savaşı'yla birlikte ablası ve eniştesiyle Güneybatı Kurdistan'ın Amûde şehrine göç etti.

1920 yılında Amed'de başladığı Medrese eğitimini Amûde'de 1928 yılında tamamlayarak imamlık yapmasını sağlayacak olan belgeyi aldı ve mesleği bıraktığı 1936 yılına kadar Kurdistan'ın birçok köy ve kasabasında imamlık yaptı. Görevi sırasında dolaştığı köylerde yaptığı gözlemler ve çocukluk dönemi travmaları 1924 yılında "Cegerxwîn" mahlasıyla başladığı edebi yaşamında önemli bir etken oldu. İmamlığı sırasında şu an kayıp olan birinci divanını kaleme aldı. 1927 yılında Hesar köyünden getirdiği dayısı Kehla Selîm'in kızı ile evlendi.İkisi erkek (Keyo, Azad) dördü kız (Gulperî, Rojîn, Beniye, Selam) olmak üzere 6 çocuğu oldu.


1925 yılında yaşanan Şêx Seîdê Pîran önderliğinde başlayan ayaklanmanın bastırılmasından sonra Suriye’ye kaçmak zorunda kalan Kürt aydınlarıyla birlikte, 1927 yılında üst bölgesi olarak Suriye'de örgütlenen, merkez komitesi Beyrut’ta bulunan Xoybûn örgütünün, kuruluş ve ilerleyen dönem çalışmalarında yer aldı. O sıralarda, Bedîrxan kardeşlerle birlikte 57 sayısı tamamlanmış Hawar dergisinin yayınlanmasında önemli katkıları oldu, yazdığı şiirler Hawar,Ronahî ve Roja Nû dergilerinde yayınlandı. 1946'da Qamişlo'ya yerleşti ve politikayla ilgilenmeye başladı.  Aynı yıl, başkanlığını Dr. Ehmed Nafîz'in yaptığı Civata Azadî û Yekîtiya Kurd'ün genel-sekreteri oldu. 1948 yılındaysa Suriye Komünist Partisine katılan Cegerxwîn, bir yıl sonra tutuklandı. 1950 yılında Civata Aştîxwazên Sûrî adına çalışmalar yürütmeye başladı. 1954'de Suriye parlamentosu için Komünist partinin adayı olan Cegerxwîn, 1957 senesinde Komünist Parti'den ayrılarak Azadî'yi kurdu. Bir süre sonra Azadî partisi kendini fesh ederek Suriye Kürt Demokrat Partisi ile birleşti. 1963 yılında ikinci kez tutuklanarak Şam'daki Mezê cezaevine konulmasının ardından, bir Durzî şehri olan Siweyda'ya sürgüne gönderildi.

Eserlerinde Kürtleri baskı altına alan devletleri eleştirmeyi unutmayan Cegerxwîn için özgürlük, aynı zamanda Şeyh ve Ağaların oluşturduğu sömürü düzeninin yıkılmasıyla Kürt toplumu içerisinde sosyal adaletin sağlamasıydı. Kürt mücadelesinin uluslararası boyutlarına dikkat çekmeyi ihmal etmedi, Sovyetler birliğini Amerikan ve İngiliz emperyalizmine karşı, mazlum halkların koruyucusu olarak gördüğünü sık sık dile getirdi.


Siyasetle şekillenen mücadelesini ömrünün ilerleyen yıllarında edebi ve kültürel alanlarda sürdürdü. Kraliyet rejiminin devrilmesinden sonra 1958 yılında Suriye'den Irak'a taşındı ve Bağdat Üniversitesi'nde 1959-1963 yılları arasında Kurmancî dili ve edebiyatı bölümünde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Yine aynı yıllarda Bağdat Radyo'sunun Kürtçe bölümünde çalışmalar yürüttü. 1961 yılında öğrencileri için "Destûra Zimanê Kurdî" adlı Kürtçe gramer kitabını yayınladı. Hemen ardından 1962 yılında nüanslara olan duyarlılığını ve ana dil hassasiyetini gösteren 2 ciltlik bir sözlük yayınladı. O sene, Irak'taki siyasi karmaşıklıklar sebebiyle Suriye'ye dönmek zorunda kaldı.

Suriye’de birkaç yıl geçirdikten sonra, kısa bir süreliğine tekrar Irak’a dönen Cegerxwîn, 1973 yılında gittiği Lübnan’da “Kime ez” divanını ve Salar û Midya öyküsünü kaleme almıştır. Lübnan'da 3 yıl kaldıktan sonra Suriye'ye döndü ve 1979'a kadar burada kaldı. Stockholm'de şiir yazmaya devam eden Cegerxwîn bu süre içerisinde otobiyografisi üzerinde çalışmıştır. Jînenîgariya min ve Kürt tarihini başlangıcından 13.yy’a kadar çarpıcı detaylarla anlatan Tarîxa Kurdistan kitapları ölümünden sonra yayınlandı.Şiirlerindeki ahenk uyumu ve güçlü vurgular Şivan Perwer,Ciwan Haco,Seîd Gabarî gibi birçok sanatçıya kaynaklık etti.

Şair Cegerxwîn, modernist, vatansever ve aynı zamanda sosyalistti, ama hepsinden öte, hakikat arayışçısıydı ve bu misyonu onu Kürdistan’ın tüm parçalarını ve Kürt milletinin tüm katmanlarını keşfetmeye itti. Bu sebeple eserlerinin ana teması ülke özlemi ve yurtseverlik çerçevesinde şekillendi. Ülkesinin güzelliklerinden, cömert doğasından söz ederken, Kürtlerin kendi vatanlarında hak sahibi olamamaları eserlerine karamsarlık olarak yansıdı.İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki şiirlerinde Kürt işçi ve köylülerin Kürt burjuvalarına ve toprak ağalarına karşı verdiği mücadeleyi işledi.Klasik Kürt şiir geleneği içerisinde yetiştiğinden diğer şairlere nazaran Elî Heriri (10.yüzyıl), Melayê Batê (1417-1491), Melayê Cizîrî(1570-1640) ve Ehmedê Xanî'ye ( 1650-1706) daha yakın oldu. Bu isimlerin yolunu takip etti. Eserlerinde kullandığı dil genel itibariyle yalın ve anlaşılır olan Cegerxwîn, çoğunlukla yeni ve eski kelimeleri harmanlayarak kullandı. Aşk ve günlük yaşam hakkında da şiirler yazmasına rağmen Cegerxwîn'in sadece Güneybatı Kurdistan'da değil 4 parçanın tamamında ulusal bir şair olarak tanınmasını sağlayan, Kurdistan özlemiyle yazdığı şiirler ve zorluklarla geçen siyasi mücadelesi olmuştur.


22 Ekim 1984'te birçok Kürt gibi vatanından uzakta ,Stockholm'de yaşamını yitirirken, arkasında Kürt edebiyatına yön verecek bir miras bıraktı.Cenazesi 2 Kasım 1984'te Qamislo'da binlerce Kürdün katıldığı kitlesel bir törenle evinin bahçesine defnedildi. 

Bibliyografya;


Agir û Pirûsk (1.Dîwan), Şam-Suriye,1945
Cîm û Gulperî, Şam-Suriye,1948
Sewra Azadî (2.Dîwan ), Şam-Suriye,1954
Reşoyê Darê, Şam-Suriye ,1956
Destûra Zimanê Kurdi, Bağdat-Irak,1961
Ferhenga Kurdi ,2 cilt,Bağdat-Irak,1962.
Kîme Ez (3.Dîwan), Beyrut-Lübnan,1973
Salar û Mîdya, Beyrut-Lübnan,1973 
Şerefnameya menzûm, Beyrut-Lübnan, 1977
Ronak (4.Dîwan),Stockholm-İsveç,1980
Zend-Avista (5.Dîwan),Stockholm-İsveç, 1981
Şefaq (6.Dîwan), Stockholm-İsveç, 1982
Hêvî (7.Dîwan), Stockholm-İsveç, 1983
Aşitî (8.Dîwan), Stockholm-İsveç, 1985
Tarîxa Kurdistan, 3 cilt,Stockholm-İsveç,1985-99.
Folklora Kurdî,Stockholm-İsveç,1988.
Jînenîgariya min, Stockholm-İsveç,1995